22 Temmuz 2009 Çarşamba

Sermayedarlar zararına üretime müdahale eder

Birlik Sigorta Genel Müdürü Niyazi Koçak, sigorta sektöründe sermayedarların, sektörde yaşanan "zararına üretim" anlayışına artık müdahale etmeye başlayacaklarını umduğunu söyledi. Sektörde yaşanan yoğun fiyat rekabeti nedeniyle, özellikle oto kaza branşında ortalama poliçe prim tutarının düşmesinin, üretiminin artmasının önündeki en büyük engel olduğuna dikkat çeken Koçak, "Yaşanan ekonomik süreç içerisinde, sigortacılık sektörünün yıl sonunda nominal olarak kendini koruyacağını öngörüyor, bu durumun da kötü olmayan bir sonuç olacağını düşünüyoruz. Özellikle aşırı fiyat rekabeti, ilerde tamiri ve telafisi güç sonuçlar doğuracak" dedi. Birlik Sigorta'nın bu dönemde özellikle ferdi kaza ve türevi ürünler, eğitim güvence sigortaları, işsizlik sigortası ve KOBİ'lere yönelik işyeri yangın sigortaları üzerinde durduğunu ifade eden Koçak, "Özellikle yangın ve mühendislik sigortalarındaki payımızı ve ağırlığımızı artırmayı, sektördeki konumumuzu daha da güçlendirmeyi ve daha rekabetçi olmayı hedefliyoruz" açıklamasında bulundu.

Bu da farklı bir sigorta sistemi

Petrol gelirleri kaynaklı sermaye birikimi devam eden ve yatırım için güvenilir liman arayan Körfez fonlarının, global krizden fazla etkilenmeyen Türkiye'ye ilgisi gün geçtikçe artıyor. Varlığa dayalı menkul kıymet (kira sertifikası) ihracı konusunda Türkiye'den umduğunu bulamayan Körfez fonları, kendi enstrümanlarını kendisi geliştirmeye başladı. Türkiye'de faaliyet gösteren Kuveyt Türk Katılım Bankası'nın hakim ortağı Kuveyt Finans Kurumu, (Kuwait Finance House), faizsiz esaslara göre işleyen sigorta sektörü için Katarlı bir kamu şirketiyle ortaklık kurdu.
BAYTEK'İN CEO'SU TANIDIK BİR İSİM Dubai merkezli ve faizsiz esasa göre işleyen Baytek firmasının distiribütörlüğünü alan Kuveyt-Katar ortaklığının hedeflediği pazarların başında ise Türkiye geliyor. Türkiye'de faaliyet gösteren mevcut sigorta şirketlerine rağmen, halkın büyük bölümünün 'Tekafül'e büyük ilgi duyması bekleniyor. Baytek şirketinin başına ise, Türkiye'yi iyi bilen Fevaz Alsaleh'in getirildiği öğrenildi. Uzun süre Kuveyt Türk Katılım Bankası'nın Yönetim Kurulu Başkanlığı yapan Fevaz Elsaleh, halen aynı bankada Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalışıyor. Dünyanın en büyük İslami sigorta şirketi Dubaili Salama'nın Türkiye'ye de gelmeyi planladığı, HSBC ile Alman Allianz'ın da Türkiye'de faizsiz sigorta hizmeti için araştırma yaptığı belirtiliyor. POLİÇE SAHİPLERİNE KÂR PAYI Kuveyt Türk eski Genel Müdür Yardımcısı Emin Oran, Tekafül ürününün katılım bankalarının işleyişine benzediğini ve bir yıl sonra poliçe sahiplerine kâr payı dağıtıldığını belirtti. Sistem nasıl işliyor? Faizsiz sigortacılıkta poliçe sahiplerinden toplanan primler bir havuzda biriktiriliyor ve İslami kurallara uygun olarak işletiliyor. Oluşan hasarlar bu havuzdan ödeniyor. Dönem sonunda havuzdaki fonlardan elde edilen gelirler sigortalılara kâr payı olarak dağıtılıyor. Sisteminin Türkiye'de işletilmesi için herhangi bir mevzuat engeli bulunmuyor. Helal sigortanın büyüklüğü 7,5 milyar dolara ulaşacak Tekafül sisteminin esası, Peygamber efendimiz döneminde oluşan "yardımlaşma-dayanışma" anlayışa dayandırılıyor. Tekafül, Arapça kökenli bir kelime olan kefaletten türemiş. Geleneksel sigortacılığa göre en önemli farkı ise sigorta şirketlerinin topladığı fonların, faiz dışı yatırım araçlarında değerlendiriliyor olması. Faizsiz sigortacılık Malezya, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Mısır, Cezayir, Ürdün, Tunus, Senegal, Singapur ile Almanya, ABD, İngiltere gibi Batılı ülkelerde de işletiliyor. Takafül piyasasının büyüklüğünün 2 milyar dolar civarında olduğu ve bu rakamın 2015 yılına kadar 7.5 milyar dolara ulaşacağı belirtiliyor.

Dünyada küçülen emeklilik fonları Türkiye'de büyüyor

yılın ilk yarısındaki büyümenin yüzde 20'ye ulaştığını söyledi. Birçok ülkede özel emeklilik fonlarının, hisse senedi yatırımlarının büyüklüğü ve borsalardaki hızlı düşüşler nedeniyle 2008 yılında önemli kayıplara uğradığını ifade eden Uğurlu, özel emeklilik fonlarının 5 trilyon dolar civarında daraldığını ve bunun yüzde 20'lerin üzerinde küçülmeye denk geldiğini kaydetti. Türkiye'de bu kayıpların yaşanmadığını, aksine fonların 2008 yılında yüzde 40 büyüdüğünü ifade eden Uğurlu, "Emeklilik fonları 2009 yılının ilk 6 ayında 1 milyar 300 milyon liralık artışla toplamda 7 milyar 7 milyon liraya yaklaştı ve 2009 yılının ilk yarısını yüzde 20 büyüme ile tamamladı. Katılımcılar az riskli ve muhafazakar fon tercihleriyle varlıklarını korudular. Fon varlıklarının yüzde 71'i halen kamu iç borçlanma kağıtlarında değerlendiriliyor" dedi.

Yüksek getiri sağlandı
Riskli fonlara yatırımların yüzde 10'un altında kaldığını kaydeden Uğurlu, "Böyle olunca da ortalama olarak toplam fon varlığında küçülme söz konusu olmadı. Şüphesiz, riskli fonlara yatırım yapmanın yanlış olduğunu söyleyemeyiz. Nitekim önceki yıl kaybettiren hisse fonlarında sadece bu yılın ilk 6 ayında yüzde 41 fiyat artışı oldu" dedi. Bireysel emeklilik sisteminin kriz döneminde katılımcı sayısı ve performans yönüyle bir sınavdan geçtiğini belirten Uğurlu, 2008 yılında sektör ortalaması olarak yüzde 9,51 ortalama getiri sağlayan emeklilik fonlarının, bu yılın sadece ilk 6 ayında bu getiri oranını aşmayı başardığını ve katılımcılara çok yüksek reel getiri sağladığını vurguladı.

2020 hedefi 5,5 milyon kişi
Türkiye'de bireysel emeklilik şirketlerinin, 2009 yılı sonunda 2 milyon katılımcı ve 9 milyar lira fon büyüklüğüne ulaşmasını beklediklerini hatırlatan Uğurlu, sistemin 2020 yılında ise 5.5 milyon katılımcı sayısına ve 115 milyar lira fon büyüklüğüne ulaşacağını tahmin ettiklerini söyledi. Bireysel emeklilik sisteminden bugüne kadar yaklaşık 1000 kişinin emekli olduğunu belirten Uğurlu, emeklilik süresini tamamlayan fakat sistemde kalmaya devam eden ve sistemin avantajlarını kullanan önemli bir katılımcı grubunun olduğunu da vurguladı. Uğurlu, Hazine Müsteşarlığı'nın düzenlemeleri ile katılımcıların emeklilik dönemleri için alternatif ürünlerin tasarlandığına işaret ederek, sistemin, geliştirilmesi gereken yönlerini tamamlayarak hızlı bir şekilde büyüyeceğini ifade etti
Yazdır

BES'ten emekli olan katılımcıya gelir planları destek olacak

Türkiye'de 6 yıla yakın bir geçmişe sahip Bireysel Emeklilik Sistemi'nde (BES), toplam katılımcı sayısı 1.9 milyona yaklaşırken, katılımcıların toplam fon büyüklüğü ise 7.7 milyar TL'yi aştı. Emeklilik Gözetim Merkezi'nin (EGM), 10 Temmuz 2009 tarihli verilerine göre sistemden emekli olan katılımcı sayısı ise 1044'e yükseldi. Emekli olanlar, toplu para alarak sistemden ayrıldı. Sistemin ilk emeklilerini vermesi birikimli hayat sigortalarından (BHS), BES'e aktarımla ilgili. BHS'si olmayan ve böyle bir olanaktan yararlanmayan katılımcılar ise emekli olmak için, sistemde en az 10 yıl kalma ve 56 yaşını doldurma şartlarını yerine getirmek zorunda. Son zamanlarda BES'te "Emekli olduktan sonra toplu para değil de düzenli olarak gelir almak istersem alacağım gelir yetersiz olur mu?" sorusu da katılımcılar tarafından da sıkça sorulmaya başlandı. Uzmanlar da finansal getirinin yanı sıra katılımcının 90-100 yaşa kadar yaşaması durumunda önceden bu dönem için planlama yapılmamışsa gelirlerin son yıllarda yetersiz kalabileceğine dikkat çekiyor. İşte, bu konuda katılımcılara en büyük desteği ise "emeklilik gelir planları" (EGP) verecek. EGP'ler BES'ten emeklilik hakkını elde eden katılımcıların birikimlerini tek bir seferde değil de, emeklilik şirketi ile belirleyecekleri süre ve program dahilinde alabilme imkanı tanıyacak. Emeklilik gelir planları' konusunda şirketlerin çalışmaları hızlanırken, ürünlerin önümüzdeki dönemde piyasaya sunulması bekleniyor.

Ayrıca prim ödenmiyor
Sadece BES'ten emeklilik hakkını elde eden katılımcıların yararlanabilecekleri EGP'ler, yurtdışında "income drawdown" veya "planned withdrawal" olarak biliniyor. Bu ürünler ile emekli olan katılımcılar kısa ve orta vadeli nakit ihtiyaçlarını karşılamak üzere programlar oluşturup sistemden düzenli gelir alabilecek. Katılımcıların BES'ten emekli olduktan sonra bu ürünü almak için ayrıca ilave prim ödemesine gerek yok. Emeklilik hakkını elde eden katılımcı plan değişikliği yaparak, EGP'ye geçip bir program kurup düzenli gelir elde edebilir, Kişi tercih ederse EGP'ye geçmeden hemen önce başka bir kaynaktan elde ettiği toplu parayı da fon olarak buraya ekleyebilir.
Emeklilik gelir planları konusunda bir düzenleme yapmaya ihtiyaç olmadığını belirten Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü yetkilileri, "Herhangi bir şirket yıllık emeklilik gelir planını bize tasdik ettirebilir ve icraya koyabilir" diyor. Şirketlere ayrıca 3 tane basit plan örneği de sunacaklarını belirten yetkililer, şirketlerin bunu tercih etmeleri durumunda emeklilik gelir planlarını tasdiksiz yürürlüğe koyabileceklerini kaydediyor.
Birikimli hayat sigortasından, BES'e geçiş yaptıktan sonra emekli olanların ağırlıklı olarak toplu para alarak sistemden ayrılmayı tercih ettiklerini belirten Yapı Kredi Emeklilik Genel Müdür Yardımcısı Dr. Bülent Eriş, gönüllü sistemlerin olduğu ülkelerde kişilerin çoğunluğu toplu para alarak sistemden ayrılmayı tercih ettiklerini söylüyor. Yatırım gelirlerin düşmesi ile bu ürünlerin cazibesinin artacağının düşünüldüğünü vurgulayan Eriş, ayrıca geri ödemeleri alırken BES'in sağlamış olduğu şeffaflık, esneklik gibi tüm hizmet unsurlarının da katılımcılara sağlanmaya devam edeceğini söylüyor.
Anadolu Hayat Emeklilik olarak katılımcılara, birikimlerini kendi gelir düzeylerine en uygun program dahilinde geri almalarına yönelik basit ancak ihtiyaca tam cevap veren bir ürün yelpazesi hazırladıklarını belirten Anadolu Hayat Genel Müdür Yardımcısı Afşin Oğuz, "Hazine Müsteşarlığı'nın tasdikine bağlı olmakla beraber, ürünlerimizin eylül-ekim aylarında piyasaya çıkmasını planlıyoruz" diyor. Oğuz, hali hazırda birikimli hayat sigortalarından bireysel emekliliğe aktarım nedeniyle emeklilik hakkı kazanan ilk emeklilere de yıllık gelir sigortalarını önerdiklerini söylüyor.

Gelir sigortası da seçenek
BES'ten emeklilik hakkını elde edenler için diğer bir ürün ise "Yılık Gelir Sigortası" (YGS). Katılımcı, emekli olduktan sonra yüzde 3,75 oranında stopaj kesintisi yapıldıktan sonra toplu parası ile YGS de alabilecek. Yurtdışında "annuity" olarak da bilinen gelir sigortasıyla kişi, hayat sigortası şirketinden belli bir süre ya da yaşamı boyunca her yıl düzenli olarak gelir elde edecek. Söz konusu ürünün en önemli özelliklerinden birisi de ürünü satın alan 1. sigortalı dışında 2. sigortalıya da yer vermesi. Burada da sigortalı (1. sigortalı), tercih ettiği bir kişiyi, (sözgelimi eşini) 2. sigortalı olarak seçebiliyor. Bu durumda sigorta şirketi, 1. sigortalının vefatı durumunda 2. sigortalıya da belli bir miktarda maaş ödemeyi sürdürüyor. EGP ve YGS'ler aslında tam olarak birbirinin alternatifi değil. Seçim tüketicinin ihtiyacı doğrultusunda yapılıyor.



Mortalite tabloları 2010'da hazır
Türkiye'de "mortalite" tablolarının hazırlanması için de çalışmalar başladı. Çalışmalar Sigorta Bilgi Merkezi öncülüğünde yapılırken, tablolarının hazırlanması için Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi ile anlaşma yapıldı. Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü yetkilileri, 2010 yılı haziran-temmuz aylarında çalışmaların tamamlanmasının planlandığını söylüyor. Mortalite tablolarını, Türkiye'de bireysel emeklilik ve hayat sigortası şirketlerinin de referans olarak alması bekleniyor. Bir ülkenin nüfusunun gözlemlenmesi sonucunda hazırlanan mortalite tablolarıyla ortalama ömür süresi yanında herhangi bir yaşta bir yıl içerisinde kaç kişinin hayatta kalacağı ya da kaç kişinin vefat edeceği tahmin ediliyor. Sonuçlar, hayat sigortaları ve emeklilik ürünleri için de uygulanabiliyor.


Emeklilik Gelir Planları
* EGP'lerde her geri ödemede katılımcı % 3,75 stopaj ödüyor.
* Katılımcı, EGP'yi ve emeklilik şirketini değiştirebilir.
* EGP'lerde getiri garantisi tanımlı değil.
* Birikimler emeklilik yatırım fonda değerlendirildiği için şirketin iflası durumunda dahi birikimler güvencede.

Yıllık Gelir Sigortası
* YGS'ler vergisi ödenmiş birikimle satın alındığı için vergiden muaf.
* Klasik ürünlerde (yaşam boyu anüite) şirket ve ürün değiştirilemez.
* YGS'lerde şirket belli bir getiri garantisi sunabilir.
* YGS'de ise şirketler, ayırdıkları teknik karşılıklar kadar yükümlülük altında.

Kasko sigortasında izlenen politika okullarda tez konusu olarak okutulmalı

Ürünün maliyetinin üzerine personel giderlerini, şirket genel giderlerini ve varsa tanıtım giderlerini koyar. Bunun üzerine de hangi pazarda faaliyet gösteriyorsa, o pazarın yapısına göre belirli bir fizibilite yaparak kâr marjını ekler ve ürünlerini piyasaya sürer. Bu şekilde çark döner durur. Buraya kadar her şey normal.
Senaryomuza devam edelim. Aynı işletmenin, pazara sunduğu ürünlerden bir tanesini maliyetinin bile altında sattığını düşünün. Ve bu satış politikasını da yıllardır sürdürdüğünü varsayın.
Eminim içinizden, "Böyle saçma şey olur mu?" diyorsunuzdur. Ardından da "Bu durum işletme mantığına aykırı" diye geçiriyorsunuzdur. Hatta bir adım daha ileri gidip, "Bu işletmenin yöneticileri çıldırmış ya da bol paraları var, dalga geçip arkalarına yaslanıp gülüyor olmalılar" diye yorum bile yapabilirsiniz.
Veya komplo teorileri üretebilirsiniz. Mesela bu işletmenin, bulunduğu pazarın yapısını değiştirmeye ve rakipleri saf dışı etmeye çalışmak gibi.
Senaryoyu burada keselim, artık.

Hasar, üretimden fazla
Maalesef işletme mantığına aykırı böyle bir durum var. İşletmelerin yöneticileri de çıldırmış değil. Öyle bol paraları da yok. Arkalarına yaslanıp gülmüyorlar. Komplo teorileri üretmek için de hiç kafanızı patlatmayın.
Sigorta sektöründe ve kasko sigortasında yaşanan durum aynen böyle. Yani yukarıdaki senaryoya, tabiri caizse ‘cuk' oturuyor. Maalesef ki trajikomik. Anlatayım da merakınızı gidereyim.
Vereceğim rakamlar Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği'nin mayıs sonu verileridir.
2009 Ocak-Mayıs döneminde sigorta şirketleri kasko sigortası satışından toplam 1 milyar 80 milyon TL prim geliri elde etmiş. Toplam satılan poliçe sayısı ise 1 milyon 456 bin olmuş.
Aynı dönemde ödedikleri hasar rakamı ise 1 milyar 587 bin TL. Tabii bu hasarın içinde muallak hasar (Şirketlerin ödeme ihtimali olan ancak henüz ödenmemiş hasarlarına karşılık ayırdıkları bedel) rakamı da var. Satılan 1.4 milyon adet poliçenin 1 milyon 37 binine de şirketler hasar ödemesi yapmışlar.
Dikkatinizi çekerim. Bu tablo sadece sigorta şirketlerinin sattıkları poliçe karşısında sigortalılardan aldıkları prim ve karşılığında ödedikleri hasarı gösteriyor. Sadece bu haliyle bile şirketlerin zararı 507.8 milyon TL.
Bunun üzerine şirket giderleri ile personel giderlerini, acente komisyonlarını ve diğer genel giderleri koyduğunuzda varın artık zararın hangi boyutlara ulaştığını siz düşünün.

Hasarın çoğu otomobillerden
Sizlere biraz daha detay vereyim. Üretilen toplam 1 milyar 80 milyon TL'lik primin 630.8 milyonu otomobillerin kasko sigortasından geliyor. Ödenen hasarsa 939 milyon TL. Yani, otomobillerin kasko sigortasındaki zarar rakamı 308.1 milyon TL. Toplam hasarın nereden bakarsanız bakın yarısından fazlası otomobil kaskosundan kaynaklanıyor.
Sanmayın ki bu durum sadece bu döneme has. Yıllardır sigorta şirketleri kasko sigortasından zarar ediyorlar ve bu böyle sürüp gidiyor. Kimi yıllar zarar rakamı biraz düşüyor, kimi zamanlar yükseliyor.
Haliyle soracaksınız, bu durum niye böyle diye. Tek bir cevabı var... Şirketlerin aralarındaki rekabetten ve rekabet de tamamen fiyat odaklı olduğundan. Daha açık bir anlatımla... Kasko sigortasındaki zararın tek müsebbibi yine sigorta şirketlerinin kendileri.

Prim üretim endişesi
Peki, fiyatları artırsalar kâr edebilecek duruma gelemezler mi? Maalesef, "Fiyat artarsa satış yapamam, yapamazsam da prim üretimimi artıramam, artıramazsam da şirketi yönetemem" endişesi ile fiyat artırımı hiç denenmediğinden, bu sorunun cevabı yok. En azından ben bu sorunun cevabını bilmiyorum. Belki bu şirketleri yöneten yöneticiler biliyorlardır.
Aklınızda belirecek son bir soruya da cevap vererek yazıyı bitireyim. Bu şirketler, sigorta pazarının en büyük pastasına sahip kasko sigortasından bu kadar zarar ediyorlarsa, nasıl oluyor da işlerini yürütebiliyorlar? Ya da nereden kâr ediyorlar?
Kimse alınmasın, gücenmesin, bu soruya kendi açımdan şöyle bir yaklaşım getireceğim. Kimi branşlardan kâr ediyor, sallanıp yuvarlanarak faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bana göre işin gerçeği bu.
Son olarak bir görüşümü daha belirteyim. Bence sigorta şirketlerinin kasko sigortasında izledikleri politika ve bu branştaki durum, okullarda tez olarak okutulmalı. Hatta üzerinde ciddi ciddi oturup kafa yorulmalı.
Yazdır

Hollanda'nın en ucuz sigorta şirketi: Inshared

Hollanda'da kısa zamandır faaliyet gösteren sigorta şirketini tanıtmak istiyoruz. Inshared sigorta şirketi degişik bir sistemle faaliyet gösteriyor. Mesela araba sigortalarında kaza yapınca sigorta priminiz yükselmiyor. Daha da ötesi kaza yapmayınca ödediğiniz primlerden geri alıyorsunuz.
Inshared sigorta sirketinde sadece araba sigortaları mevcut değildir, otomobil sigortalarının yanı sıra ev sigortanız için de Inshared şirketi size en ucuz şekilde yardımcı olabilir.
Aşagadaki linklere tıklayarak istediğiniz sigorta hakkında bilgi edinebilirsiniz:

Inshared sigorta sirketinde sadece araba sigortaları mevcut değildir, otomobil sigortalarının yanı sıra ev sigortanız için de Inshared şirketi size en ucuz şekilde yardımcı olabilir.

Aşagadaki linklere tıklayarak istediğiniz sigorta hakkında bilgi edinebilirsiniz:
Araba sigortasi: De Autoverzekering van InShared. Ontvang 10% korting op uw premie
Ev sigortasi: De Woonverzekering van InShared. Ontvang 10% korting op uw premieDe Mensenverzekering van Inshared: Geen schade, geld terug. De rechtsbijstandverzekering voor slechts € 30 per jaar Inshared sitesinde bir kaç dakika için de ucuz fiyatları öğrenebilirsiniz, hemen yukarıdaki linklerden Inshared sitesine uğrayın ve ucuz primleri öğrenin.
Size ikinci bir şirketi de tanıtmak istiyoruz, iki şirketede primlerinizi ücretsiz hesaplatırabilirsiniz:

27 Kasım 2008 Perşembe

Vedat Kolcuoglu

Vedat KOLCUOGLU

0-532-2156955